Sulak Bir Gezegenden Öyküler
Okyanus bilimci Sargun Ali Tont’un kısa kısa yazılarından mürekkep, şimdi ‘mürekkep’ deyince de aklıma ilk gelenin ‘kalem’ yerine ‘balık’ olmasına sebep, “ekolojiye giriş” paketi. Her gün bir iki yazı okurum, niyetiyle kapağını açıp, dadanmak suretiyle bir iki günde içindekileri tükettim. Hayır pişman değilim. Olay günü her zamanki koltuğumda oturuyordum ve paket iki bölümlüydü.
Birinci bölüm çevreciliğin tarihsel ve bilimsel tarafına odaklanmış. Teknik terimlere boğmayan bir bilgi akışı içerisinde, gözümüzün önünden belli başlı isimler geçiyor: Ekoloji düşünürleriyle tanışıyoruz. Tabiatın kültür ve sanat içindeki yeri açısından ‘Doğu vs. Batı’ kıyaslamasına giriyoruz. Ekosistemin çalışma mantığını kavrıyoruz. Çevreyle ilgili tanımlanan değerler üzerinden, farklı çevre etiği yaklaşımları görüyoruz. Canı sıkılan ikinci bölüme atlamaktan çekinmesin, demiş hocamız. Doğasever olarak asla okuduklarımızdan sıkılmıyoruz da; tam ekolojik sorunlara canımız sıkılıyor ki, bölüm bitiyor.
İkinci bölüm doğal tarihe (hayır, doğa tarihine değil) odaklanmış. Ayrıntılara boğmayan bir bilgi akışı içerisinde, gözümüzün önünden belli başlı isimler geçiyor: Doğal tarihçiler ile tanışıyoruz. Denizin kültürel ekolojisine dalıyoruz. Ağaca şiirlerle tırmanıyoruz. Yazarın bazı kişisel (ama illaki çevresel) anılarına tanık oluyoruz: Su altı yaşamına merakı ve bisiklet tutkusu su yüzüne çıkıyor. Bu yazın türüne “doğal tarih makalesi” deniliyor.
Akademisyen alışkanlığı olsa gerek, verdiği her bilgi destekli —kaynakçası gür. Başka başka okumalara sürükleyen doğal kaynak suyu bulmuşuz. İçelim güzelleşelim. Gezegen zaten güzel; yeter ki biz terbiyesizleşmeyelim.